Adana Demirspor Günleri...
Yıl 1953. Baba Talat Terim, oğlunun futbolcu olması için dualar eder. Terim ailesine Fatih'ten sonra iki yeni üye daha katılır, iki kız kardeş. Terimin "Adana'nın göbeğinde topraksız bir emekçi çocuğuydum dediği günler... Altı yaşından itibaren, bir ayağı aksak olduğu için "Topal Talat" lakabıyla çağrılan babasıyla birlikte birçok ağır işte çalışır. Ayakta kalmanın yollarını küçük yaşlarda öğrenmeye başlar. Böylece ileride, meydan okumaktan usanmayan, kaybetme korkusu olmayan, gücünü sabırdan ve çalışma hırsından alan Fatih Terim'in karakterinin temelleri atılır.
Bir yandan da mahalle arasında futbol topunu ayağına değdirmeden yapamamaya başlamıştır. Okul hayatı, futbol kadar cazip gelmez. Babasının isteği üzerine Motor Sanat Enstitüsüne girer fakat 2. sınıfta devamsızlıktan okulu bırakmak zorunda kalır. 1969'da henüz 16 yaşındayken formasını giymeğe başladığı Adanademirspor'la futbol hayatı başlar. Adanademirspor genç takımında kimse para almazken bir tek Fatih Terim maaş almaktadır. Maaşı 150 liradır ve diğer futbolcular görmesin diye bu para Fatih'e gizlice verilmektedir. Üç yıl içerisinde Adanademirspor'da takım kaptanlığına kadar yükselir. İlk kez kaptanlık pazubentini koluna geçirdiği andaki heyecanını hiç bir zaman unutmayacaktır. Takım çıkış tüneline geldiğinde, arkadaşlarına 'bir kaptanın söylemesi gerektiğini söyleyerek' sahaya son sürat koşar. Bir an duraksar, çünkü arkasında kimse yoktur: " Öyle hızlı koşmuşum ki kimse bana yetişememiş." Fatih Terim 6 yıl daha Adanademirspor formasını giyer.
1972 yılında, Santrafor Fatih, yeşil sahalarda fırtına gibi eserken, futbol otoritesi Fatih Somer ve Genç Milli Takım Antrenörü Gündüz Tekin Onay'ın dikkatini çekmekte gecikmez. Milli takıma çağrılır. Futbolculuk döneminde hayatını değiştiren en önemli maç ise Adanademirspor'un Galatasaray'ı 1-0 yendiği maç olur. |
Doksan dakika boyunca oynadığı futbolla göz doldurur. Milli takımla birlikte gittiği Romanya maçı sonrası yıldırım hızıyla nasıl Galatasaray'lı olduğunu şöyle anlatır. "Romanya milli maçından sonra İstanbul'a dönmüştük. Galatasaray'lılar beni havaalanından alıp kulübe götürdüler. Bu arada Adanademirspor'lular araya girmek istediler ama ben kararımı vermiştim. Galatasaray'a gönülden 'evet' dedim." Ve Galatasaray Kulübü'ne 1 milyon 650 bin liraya transfer olur. O artık Galatasaray'lı Fatih'tir.
***
1953 yılının 14/Eylül 'ünde Adana 'nın eski mahallelerinden Çınarlı 'da dünyaya gelmiş Fatih Terim... Üç çocuklu, fakir bir ailenin en büyük çocuğu olduğu için, kendini bildi bileli çalışmak zorunda kalmış... İki tekerlekli el arabasında Antep fıstığı satan babasının yanında başlamış çalışma hayatı...Ama bir gün, başında figürler yaptığı arabayı elinden kaçırıp fıstıkları dağıtınca, babsından hiç unutamadığı o müthiş tokadı yemiş...
Bir anlamda, 'Şımarıklığa paydos' olmuş butokat Fatih'in hayatında... Ondan sonra herşeyi ciddiye almayı öğrenmiş...Zaten hayatının en ciddi işiyle de o yaşlarda tanışmış: Futbol...
Futbola başladığı Adana Demirspor'un altyapı teknik sorumlusu Coral Aydınoğlu 'na göre, Fatih 'in sadece iyi futbolcu değil, lider futbolcu olacağı o günlerden belliymiş...1973-74 sezonunda Adana Demirspor 'dan Galatasaray 'a transfer olduğu zaman da liderlik yönünü hemen ortaya çıkarmış Fatih Terim...Bir dönem birlikte futbol oynadığı Cüneyt Tanman 'ın deyişiyle, dah o zamandan liderliğe soyunarak, takımın ağabeyleri arasında yer edinmeye çalışmış... Fatih 'le 6 yıl aynı takımda oynayan Gökmen Özdenak ise daha açık konuşuyor: Fatih 'in liderlik yönü şöylede yorumlana bilir: O, insanları yönlendirmeyi ve kullanmayı çok sever. Birlikte oynadığımız altı yıl boyunca getir götür işlerini yaptırdığı kendinden küçüklerden biri de, şimdiki yardımcısı Müfit Erkasap 'tı...
Kafa yaran topçu
Hayatı kavgalarla dolu futbolcu Fatih 'in... Şişli'de bir gece kulübünde Emniyet Müdürü Gündüz Alp 'in burnunu kırmış...Bir pek yakından ilgilendiği Müjde Ar 'ın çevresinde dolaşıyor diye bozulduğu Turgay Canyurt adında bir delikanlının gazinoda kafasını yarmış...Kendinden çok uzun boylu olan Fenerli Erol TOGAY'ı bir kafa darbesiyle yere sermiş...Stad içinde görevli polislerin üzerine yürümüş...Takım arkadaşına kırmızı kart gösteren hakeme kafayı yapıştırmış...Bir başka maçta yan hakemin suratına tükürmüş...Bütün bunların cezasını çekmiş tabii; ama uslanması 1982 yılında eşi Fulya Hanım 'la evlenmesinden sonra gerçekleşmiş...
Fatih Hoca da Paris 'te okumuş...Adana 'dan gelip, ceketi omuzunda, tesbihi elinde, pavyon muhabbeti dilinde dolaşan bir delikanlının: Paris 'te eğitim görmüş bir genç kızla mutlu bir evlilik sürdürebileceğine kimse ihtimal vermemiş önceleri...Fatih Terim, bu çelişkiye bir espri getiriyor:
'N'olmuş yani; biz de Paris 'te okuduk. Adana'da Güneyin Paris'i değil mi?...'
Aradaki kültür farkı hiç sorun olmamış...Fulya Hanım Fatih'in doğallığından etkilenmiş, Fatih de onun birikiminden...Sonuçta konuşarak,tartışarak ve kendi deyişleriyle 'Birlikte büyüyerek' halletmişler herşeyi...Şimdi kızları Merve ve Buse'yle mutlu bir hayatları var...Ailesinden çok futbolcuılarına vakit ayıran Fatih Hoca, 'Biz realist bir aileyiz. Ben ekmeğimi bu işten kazanıyorum. Ayrıca, zaman zaman olan ayrılıklar bir özlem doğuruyor. Dönüşümüzde sevgimiz daha da pekişiyor' diyor...Fulya Hanım 'da bu görüşe katılıyor olmalı ki, eşinden manevi desteğini hiç esirgememiş yıllar boyu...
Fatih bir megaloman mı?
11 yıl futbol oynadığı Galatasaray forması altında tek lig şampiyonluğu bile yaşayamayan Fatih Terim, şimdi bu takımı teknik direktör olarak başarından başarıya koşturuyor...Kırılması çok güç rekorlara imza atıyor...Kimine göre, Fatih futbolculuğundaki kupasızlığın acısını çıkarıyor şimdi...Kendisine 'Uğursuz' diyenlerden öcünü alıyor...Ve bu olağanüstü başarıyı sergilerken, 'Ben tarihe geçtiğimi bilecek kadar Türk futbolundaki zeki adamlardan biriyim' diyor...Peki kendisi bir megaloman mı? Bunu kendiside kabul ediyor zaten...'Eee, kolay değil tabii...Hep lider olmaya alışmışız bir kere' diyor...
|