|
|


"Barça bir ulusun, devlet olmak yerine ihtiyaç duyduğu bir semboldür."
Visca El Barça, Visca Catalunya!..
Lakabı Barça olan, Barcelona'nın, Katalonya'nın ve İspanya'nın asil ve köklü takımlarından biridir. 29 Kasım 1899 yılında, Joan Gamper önderliğinde kurulmuştur.
Tarihinde Real Madrid'le ezeli bir rekabete giren FC Barcelona'nın diğer bir lakabı da culés'dir.
Bir sembol... Bir gurur... Bir onur..
Bir ulus... Bir ülke... Ve bir takım...
Güzel Bi avatar
Not: Bu Fan CLubTa emeğim COk büyük Gerek YapıLmasında Gerek açıLmasında...!SizLerin sayesinde sabit oLduk Umarım böyle devam eder.KonuyLa her gece saBaha kadar iLgiLendim +repler verdim.
Yaptığım çaLışma İçin Kimseden +rep istemedim ben verdim...!ÜyeLere pm atarak Fan bölümüne ilgi çektim...YAni eLimden geLeni yapTım bu haLe geLmesi için... TeşeKKürler
Renklerbordo,mavi
Takma İsim Barça
Kuruluş 1899
Stad Nou Camp
Kapasite 98,600
Başkan Joan Laporta
Teknik Direktör Frank Rijkaard
Lig La Liga
Geçen Sezon La Liga, 1
Forma renklerini "kirletmemek" icin gogsune reklam almayan bir takim
   

Fan cLubımızın MAskoTu
Güçlü Yönleri: Herşeyin başında geçmiş yılların aksine umutları canlandıracak bir kaleciye sahip. Deco, Giuly, Messi, Xavi ve Eto'o ise küçümsenemez. Ayrıca dünyanın en iyi futbolcusu olarak gösterilen ve Brezilya Milli takımının da en önemli futbolcusu konumunda bulunan Ronaldinho ile takım herşeyi kazanabilecek kapasitede. Ve Barcelona'nın tabii ki en önemli silahı paslaşma ve atak. Savunması da geçmiş sezonlara göre daha düzenli, ama herşeyin üstünde Eto'o gibi müthiş bir bitiriciye sahipler.
Zayıf Yönleri: Liderlik çizgisinde bir istikrarsızlık var ve Johan Cruyff'tan sonraki teknik direktörler bir türlü etkili bir Barcelona takımı yaratamadılar. Ve ayrıca savunma ağırlıklı futbol Barcelona'da pek popüler değil, ama Avrupa'da büyük kupalar kazanmak isteyince ne yazık ki buna gereksinim olabiliyor. Savunmanın tek eksiği, hücum ve orta saha kadar ünlü isimlere sahip olmaması.

Kraliyet ve Cumhuriyetçiler Arasındaki Rekabet
Bir çok insana göre Kraliyet: Güç, Cumhuriyet: Özgürlük anlamına gelir. Ancak İspanya’da durum biraz farklı. "Kraliyet" Real Madrid'le, "Cumhuriyet" ise Barcelona ile özdeşleşmiş durumda… Barcelona - Real Madrid… Dünyanın en ateşli karsilasmasi… Her yıl, tüm dünyada sonucu merakla beklenen karşılaşma… Saha içi ve dışında iki ezeli ekibin bitmeyen rekabeti…
• 1928'den bugüne FC Barcelona - Real Madrid karşılaşmalarının sonuçları
• 1928'den bugüne Real Madrid - FC Barcelona karşılaşmalarının sonuçları
İspanya’da, Kraliyet takımı Real Madrid ile Katalonya’nın sembolü Barcelona arasında, bir asirdan fazladir süre gelen bir çekişme yaşanıyor. Yıllardan beri her iki takım da birbirlerini ezebilmek için her şeyi yapıyor. Peki düşmanlık derecesine varan bu rekabet nasıl doğdu?
İşte Barcelona - Real Madrid Dosyası…
Ezeli rekabette 1953 yılına gelindiğinde, Franco’nun yeşil sahalardaki en büyük silahı olarak kabul edilen Real Madrid ile bağımsızlık mücadelesi veren Katalonya’nın sembolü Barcelona arasında o dönemin en gürültülü transfer savaşı yaşandı. Savaşa neden olan bu kişi ise Real Madrid’de efsaneleşecek olan Alfredo Di Stefano idi (Alttaki resim). Arjantinli ünlü futbolcu, o yıllarda Kolombiya’nın Millionarios takımında oynuyordu. Barcelona, Di Stefano’ya transfer teklifi yaparak, Di Stefano’yu Katalonya’nın başkenti Barcelona’ya getirdi. Ancak transferin son aşamasında Franco’nun takımı Real Madrid araya girdi ve dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından biri olarak kabul edilen Di Stefano’yu Madrid’e kaçırdı. Tam 20 yıldır şampiyonluk yüzü görmeyen ve bu dönemde Barcelona’nın gölgesinde kalan Real Madrid, bu operasyonu yapmakla ilk sezondan itibaren çıkışa geçti. 11 yıl Real Madrid forması giyen ve toplam 228 gol atan Di Stefano, bu süreçte 5 kez İspanya gol kralı oldu ve takımını 8 kez ligde, 5 kez de Şampiyon Kulüpler Kupası’nda mutlu sona taşıdı. Barcelona ise Di Stefano’nun Real Madrid forması giydiği bu dönemde sadece 2 kez lig şampiyonluğu sevinci yaşayabildi. Bu da Real Madrid’in ününü ikiye katladı. İki kulüp arasındaki bu düello ileri ki yıllarda farklı boyutlara ulaştı. Çünkü Real Madrid Katalan, Barcelona da İspanyol oyuncu oynatmadığı için; savaşlar hep yabancı futbolcular için yapılıyordu.
Ezeli rakibine karşı her zaman üstünlük kuran Real Madrid, son yıllardaki transfer çılgınlığına 1994 yılında Danimarkalı Michael Laudrup’u Barcelona’dan kopartarak başladı. Başkentin güçlü temsilcisi, menajerliğini Bayram Tutumlu’nun yaptığı Laudrup’u kadrosuna katarak; 4 sezon arka arkaya şampiyon olan Katalan ekibini zayıflattı ve Danimarkalı oyuncunun forma giydiği ilk sezonda (1994-95) şampiyonluğa ulaştı. Michael Laudrup’un ayrılmasından sonra bocalayan Barcelona ise üç yıl şampiyonluk yüzü göremedi. Bu olay da Real-Barça rekabetinin kızışma nedenleri arasında yer alırken, en büyük gerginlik Portekizli futbolcu Luis Figo’nun Barcelona’dan koparılmasıyla yaşandı. 2000 yılında Luis Figo’nun Barcelona ile sözleşmesi sona erince, Katalan ekibi Portekizli oyuncuyla yeniden masaya oturdu. Barcelona, Figo için son teklifini yaptı ancak Figo’nun daha fazla istemesi üzerine görüşmeler tıkandı. İspanya Futbol Federasyonu kurallarına göre sözleşmesi biten Figo için Barcelona imkansız bir rakam gibi görünen 60 milyon$ değer belirledi. Bu rakamı getiren takım Barcelona ile görüşme yapmadan Figo’yu alabilecekti. O dönem ezeli rakip Real Madrid’de de başkanlık seçimi vardı. Dönemin Real Madrid başkanı Lorenzo Sanz, borçları yüzünden; yarışta rakibi Florentino Perez’e göre daha arkada kalmış görünse de Real’e 3 yılda 2 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazandırdı. Ancak Perez, seçim kozu olarak Figo’yu Real’e getireceğini söyledi. Eğer Figo’yu alamazsa 8,5 milyon dolar değerindeki kombine biletlerin bedellerini cebinden iade edeceğinin sözünü verdi. Seçim sonucu açıklandığında Perez yüzde 55’lik bir oy oranıyla Sanz’ı geçerek Real Madrid’in yeni başkanı oldu. Herkes bundan sonra ne olacağını merakla beklerken, Figo 24 Temmuz 2000’de resmen Madridli oldu. Bu transfer spor camiasına bomba gibi düştü. Çünkü tüm dünyada o ana kadar yapılan en pahalı transferdi.
Bu olay Real Madrid taraftarını havalara uçururken, Barcelona’da inanılmaz bir üzüntü ve sessizlik yarattı. Aslında Figo Barcelona’dan ayrılmayı istemiyordu ve Barcelona’da çok seviliyordu. Hatta taraftarlarca fahri Katalan olarak görülüyordu. Bu nedenle bu transfer sonrasında Real Madrid, Barcelona’ya en önemli hezimeti yaşatmış oldu. Figo Madrid’de kral ilan edilirken, Barça’da hain ilan edildi. Bu transferle aradaki rekabet hızla farklı boyutlara ulaştı. Nitekim Figo, Real formasıyla Camp Nou'da çıktığı ilk maçta yoğun protesto ve ıslıklarla karşılandı. Barça taraftarları onun Barça’yı para için terk etmekle suçladı ve olaylar her sene daha farklı bir boyut aldı. 2002-03 sezonunda ise Barça taraftarları Figo’ya karşı en acımasız protestolarını gerçekleştirdiler. Figo’ya maçta “öleceksin” anlamına gelen domuz kafası, içki şişeleri, cep telefonları ve ellerine geçen her şeyi fırlattılar. Buna rağmen Barça taraftarının Figo’ya olan kini bitmedi. Son olarak Euro 2004 finalinde maç oynanırken sahaya giren Barcelonalı bir taraftar, Figo’ya doğru koşarak elindeki Barcelona bayrağını yıldız oyuncunun suratına fırlatmıştı. Galiba bu tip olaylar Figo yaşadıkça devam edecek.
Michael Laudrup (Danimarka), Luis Figo (Portekiz) ve David Beckham (İngiltere) transferlerinde yaşanan polemikler, Real ve Barça arasındaki transfer savaşının en çarpıcı örnekleri. Bu transferlerde en dikkat çekici olay ise; sürekli Real Madrid’in kazanmasıydı. Hâlâ devletin takımı olduğuna inanılan Real Madrid, Barcelona’nın formasını giyen ya da Katalan ekibinin talip olduğu tüm yıldız futbolcuları astronomik rakamlar ödeyerek kadrosuna dahil etmeye devam ediyor. Bunun sonucunda da Barcelona’yı güçsüz bırakıp ligde ve Avrupa’da başarılı oluyor. Real Madrid’in başına geçen Perez, Figo’nun ardından takımına yıldızları katmaya devam etti. Zidane ve eski Barça’lı Ronaldo’yu da takımına katarak başkanlıktaki yerini sağlamlaştırdı. Barcelona başkanı Joan Laporta ise başkanlığa seçilince ilk iş olarak David Beckham’ı almak istedi ama Galaksi takım Real Madrid bu transfere de el koyarak ezeli rakibinin bir kez daha yolunu kesti. Barcelona ise buna misilleme olarak Ronaldinho'yu aldı. Ancak son alınan Deco, Giuly, Eto'o ve Edmilson Barça için çok önemli transferler ve Barça bu transferler sayesinde 2004-05 sezonunda altı yıl aradan sonra tekrar mutlu sona ulaşmayı başardı. 2005-06 sezonuna Barça yine ezeli rakibinden çok daha hırslı ve arzulu başladı. Bernabeu'da oynanan ilk maçı 3-0 gibi inanılmaz bir skorla kazanan ve rakibini adeta ezip geçen Barça, sezon sonunda 14 yil aradan sonra ilk kez Sampiyonlar Ligi sampiyonlugu ve acik ara farkla Ispanya Ligi sampiyonlugu yasadi. Bu basarilar sayesinde bir kez daha hersey Barcelona lehine tekrar tersine donmeye basladi.
Sylvinho
Doğum Tarihi: 12-04-1976
Doğum Yeri: Sao Paulo , Brezilya
Boy/Kilo: 173 cm / 66 kg
Mevki: Defans
Puyol
Doğum Tarihi: 13-04-1978
Doğum Yeri: Viella, İspanya
Boy/Kilo: 178 cm / 78 kg
Mevki: Defans
Van Bronckhorst
Doğum Tarihi: 05-02-1975
Doğum Yeri: Rotterdam, Hollanda
Boy/Kilo: 176 cm / 72 kg
Mevki: Defans
Messi
Doğum Tarihi: 24-06-1987
Doğum Yeri: Santa Fé, Arjantin
Boy/Kilo: 169 cm / 67 kg
Mevki: Orta Saha
Ronaldinho
Doğum Tarihi: 21-03-1980
Doğum Yeri: Porto Alegre, Brezilya
Boy/Kilo: 181 cm / 80 kg
Mevki: Orta Saha
Jorquera
Doğum Tarihi: 03-03-1979
Doğum Yeri: Bescano, Girona, İspanya
Boy/Kilo: 183 cm / 77 kg
Mevki: Kaleci
Edmilson
Doğum Tarihi: 10-01-1976
Doğum Yeri: Taguaritinga, Brezilya
Boy/Kilo: 186 cm / 75 kg
Mevki: Defans - Orta Saha
Oleguer
Doğum Tarihi: 02-02-198
Doğum Yeri: Barcelona, İspanya
Boy/Kilo: 187 cm / 82 kg
Mevki: Defans
Víctor Valdés
Doğum Tarihi: 14-01-1982
Doğum Yeri: L´Hospitalet, İspanya
Boy/Kilo: 183 cm / 78 kg
Mevki: Kaleci
Xavi
Doğum Tarihi: 25-01-1980
Doğum Yeri: Terrassa, İspanya
Boy/Kilo: 170 cm / 68 kg
Mevki: Orta Saha
Belletti
Doğum Tarihi: 20-01-1976
Doğum Yeri: Cascavel, Brezilya
Boy/Kilo: 179 cm / 74 kg
Mevki: Defans
Deco
Doğum Tarihi: 27-09-1977
Doğum Yeri: Sao Bernardo do Campo, Brezilya
Boy/Kilo: 177 cm / 73 kg
Mevki: Orta Saha
Eto'o
Doğum Tarihi: 10-03-1981
Doğum Yeri: Nkon, Kamerun
Boy/Kilo: 180 cm / 75 kg
Mevki: Forvet
Gabri
Doğum Tarihi: 10-02-1979
Doğum Yeri: Lleida, İspanya
Boy/Kilo: 175 cm / 72 kg
Mevki: Orta Saha
Giuly
Doğum Tarihi: 10-01-1976
Doğum Yeri: Lyon, Fransa
Boy/Kilo: 164 cm / 64 kg
Mevki: Forvet
Van Bommel
Doğum Tarihi: 22-04-1977
Doğum Yeri: Maasbracht, Hollanda
Boy/Kilo: 187 cm / 85 kg
Mevki: Orta Saha
Iniesta
Doğum Tarihi: 11-05-1984
Doğum Yeri: Fuentealbilla, İspanya
Boy/Kilo: 170 cm / 65 kg
Mevki: Orta Saha
Larsson
Doğum Tarihi: 20-09-1971
Doğum Yeri: Helsingborg, İsveç
Boy/Kilo: 178 cm / 75 kg
Mevki: Forvet
Motta
Doğum Tarihi: 28-08-1982
Doğum Yeri: San Bernardo, Brezilya
Boy/Kilo: 187 cm / 83 kg
Mevki: Orta Saha
Ezquerro
Doğum Tarihi: 14-12-1976
Doğum Yeri: Calahorra, İspanya
Boy/Kilo: 180 cm / 70 kg
Mevki: Forvet
Maxi López
Doğum Tarihi: 03-04-1984
Doğum Yeri: Buenos Aires, Arjantin
Boy/Kilo: 189 cm / 89 kg
Mevki: Forvet
Ruben
Doğum Tarihi: 22-01-1984
Doğum Yeri: A Coruña, İspanya
Boy/Kilo: 187 cm / 82 kg
Mevki: Kaleci
Márquez
Doğum Tarihi: 13-02-1979
Doğum Yeri: Zamora, Meksika
Boy/Kilo: 182 cm / 75 kg
Mevki: Defans
Frank Rijkaard
Doğum Tarihi: 30-09-1962
Doğum Yeri: Amsterdam, Hollanda
Boy/Kilo: 190 cm / 80 kg
Teknik Direktör
İsim: Futbol Club Barcelona
Kuruluş Tarihi: 29/11/1899
Başkan: Joan Laporta
Adres: Avenida Aristides Maillol, s/n, 08028 Barcelona
Cif: G-08/266298
Telefon: +34 93 496 36 00
Fax: +34 93 411 22 19
Web Sitesi: [Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilir.ForumTR üyesi olmak için tıklayınız]
E-mail: [Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilir.ForumTR üyesi olmak için tıklayınız]
Federasyon: Catalana
Stadyum: Camp Nou
Antreman Alanı: Camp Nou kompleksi (Mini Estad / Küçük Stat) ve La Masia
Forma Reklamı: Formaya reklam alınmaz
Lakapları: Barça, Los Blaugrana (Bordo-mavililer), Los Catalanes (Katalanlar)
Tüm zamanların kahramanı: Johan Cruyff
Ezeli rakip: Real Madrid CF
EK BİLGİLER
En çok oynayan futbolcu :
Miguel Bernardo Bianquetti (1973-1989)
664 kez
En çok gol atan futbolcu:
Paulino Alcántara (1912-1927)
357 oyunda 356 gol
En fazla seyirci:
120.000 (FC Barcelona-Juventus).
Avrupa Kupası Çeyrek Finali
(5 Mart 1986)
İç Sahada bir maçta en fazla gol atılan maç:
FC Barcelona 10-Gimnàstic Tarragona 1
(11-Eylül-1949)
Dış Sahada bir maçta en fazla gol atılan maç:
Las Palmas 0 - FC Barcelona 8
(14-Şubat-1960)
Avrupa Kupalarında İç Sahada bir maçta en fazla gol atılan maç:
FC Barcelona 8 - Apollon Limassol (Kıbrıs Rum Kesimi) 0
Kupa Galipleri Kupası (15-Sept-1982)
Avrupa Kupalarında İç Sahada bir maçta en fazla gol atılan maç:
Hapoel Beer Sheva (İsraill) 0 - FC Barcelona 7
UEFA Kupası (12-Eylül-1995)
Katalanların "more than a club" diye adlandırdıkları ve papanın da yüzsekizbininci üyesi olmaktan gurur duyduğu, özellikle seksenlerin sonu ve doksanların başında johann cruyff yönetiminde efsanesini iyiden iyiye arttırmış, yiğiter uluğun tabiriyle manchester united in bile onun yanında bir üçüncü lig takımı sayılacağı bir klüp.
Barcelona, maclarini avrupa' nin en buyuk stadi olan nou camp' ta oynamaktadir. 1957 yilinda in$a edilen ve yapimi 3.5 yıl suren stad 1.2m pounda mal olmuştur. 82' dunya kupasi icin kapasitesi 120.000 'e cikarilan stad, kupadan sonra fifa normlarına gore yeniden duzenlenerek zemin kotu 3m. daha aşağıya indirilmi$ ve kapasitesi 98.000 ki$i olmu$tur. yılda yakla$ik 95.000 e yakin kombine bilet satilmaktadir.
Nou camp stadinin yanindaki la masia genc takimlarin evidir. genc sporcular icin kutuphaneden, restoranlara, seminer salonlarindan dinlenme odalarına kadar her turlu ihtiyacin kar$ilandigi la masia' dan sadece genc futbolcular degil diger bran$lardaki genc sporcular da faydalanabilmektedir. la masia' dan yeti$en bazi futbolcular arasinda guardiola, de la pena, xavi, gabri, puyol' un isimlerini sayabiliriz.
Barcelona' nın en onemli varliklarindan birisi de müzesidir. 1925 yilinda kulubun kurucusu joan gamper tarafindan ortaya atilan muze fikri ancak 1984 yilinda hayata gecirilebilmi$tir. 4.000 m2 arazide kurulu ve iki kattan olu$an muzede cok degerli sanat ve kultur eserlerinin yanında kulubun tarihi ile ilgili cok sayida yazili ve gorsel dokumanlar da yer almaktadır. halen barcelona muzesine gidenlerin sayisi picasso muzesine gidenlerden daha fazladir.
Barcelona yalnizca futbolda ba$arilari olan bir kulup degildir. basketbol, hokey, hentbol dallarında da kulubun gerek ispanya' da gerekse avrupa' da onemli ba$arilari ve $ampiyonluklari vardir. bu dallarda da cok onemli sporcular yeti$tirmi$ ve halen de devam etmektedir.
Barcelona' nin 99' temmuzundan bu yana yayinda olan ve gunde 12 saat yayin yapan kendi tv kanali da mevcuttur.

Kupalar
Şampiyonlar Ligi: 2
1991-92
FC Barcelona 1 - 0 Sampdoria
Gol: Ronald Koeman (111')
2005-06
FC Barcelona 2 - 1 Arsenal
UEFA Kupası: 3
1958
FC Barcelona 6 - 0 London XI
London XI 2 - 2 FC Barcelona
1960
FC Barcelona 4 - 1 Birmingham City
Birmingham City F.C. 0 - 0 FC Barcelona
1966
Real Zaragoza 2 - 4 FC Barcelona
FC Barcelona 0 - 1 Real Zaragoza
Avrupa Süper Kupası: 2
1992
Werder Bremen 1 - 1 FC Barcelona
FC Barcelona 2 - 1 Werder Bremen
1997
FC Barcelona 2 - 0 Borussia Dortmund
Borussia Dortmund 1 - 1 FC Barcelona
Kupa Galipleri Kupası: 4
1979
FC Barcelona 4 - 3 Fortuna Düsseldorf
1982
FC Barcelona 2 - 1 Standard de Liège
1989
FC Barcelona 2 - 0 Sampdoria
1997
FC Barcelona 1 - 0 Paris Saint-Germain
İspanya Birinci Ligi: 17
1928-29, 1944-45, 1947-48, 1948-49, 1951-52, 1952-53, 1958-59, 1959-60, 1973-74, 1984-85, 1990-91, 1991-92, 1992-93, 1993-94, 1997-98, 1998-99, 2004-05
İspanya Süper Kupası: 6
1984, 1992, 1993, 1995, 1997, 2005
İspanya Lig Kupası: 2
1983, 1986
İspanya Kral Kupası: 24
1909-10, 1911-12, 1912-13, 1919-20, 1921-22, 1924-25, 1925-26, 1927-28, 1941-42, 1950-51, 1951-52, 1952-53, 1956-57, 1962-63, 1967-68, 1970-71, 1977-78, 1980-81, 1982-83, 1987-88, 1989-90, 1996-97, 1997-98
Katalunya Kupası: 5
1990-91, 1992-93, 1999-2000, 2003-04, 2004-05
Macaya Kupası: 1
1901-02
Katalunya Şampiyonası: 20
1904-05, 1908-09, 1909-10, 1910-11, 1912-13, 1915-16, 1918-19, 1919-20, 1920-21, 1921-22, 1923-24, 1924-25, 1925-26, 1926-27, 1927-28, 1929-30, 1930-31, 1931-32, 1934-34, 1935-36, 1937-38
Latin Kupası: 2
1949, 1952
Eva Duarte Kupası: 3
1948, 1952, 1953
Martini & Rossi Kupası: 2
1952, 1953
Küçük Dünya Kupası: 1
1957
Joan Gamper Kupası: 30
1966, 1967, 1968, 1969, 1971, 1973, 1974, 1975, 1976, 1977, 1979, 1980, 1983, 1984, 1985, 1986, 1988, 1990, 1991, 1992, 1995, 1996, 1997, 1998, 1999, 2000, 2001, 2002, 2003, 2004
Teresa Herrera Kupası: 5
1948, 1951, 1972, 1990, 1993
Ramon de Carranza Kupası: 3
1961, 1962, 2005
Ciudad de Palma Kupası: 5
1969, 1974, 1976, 1980, 1981
Pyrenees Kupası: 4
1910, 1911, 1912, 1913
Akdeniz Kupası: 1
1937
FC Barcelona dünyanın herhangi bir ülkesindeki, herhangi bir spor dalındaki en büyük kulübüdür. Peki ama neden? Herşeyin bir nedeni var. Ne kadar Barcelonalılar, daha doğrusu Katalanlar ayrı bir devlet kurmak istemiyorlarsa da bundan daha belirsiz bir istekleri var: Kendilerinin farklı olduğunu ortaya koyan semboller. Katalanların tek isteği bir ulusun sembolerine sahip olmak. Katalanlar bu ifadeyi kullanırken zorlanmıyorlar: Catalunya es Espanya (Katalonya İspanya'dır). İşte bu yüzden Barça dünyanın en büyük kulübü ve bu yüzden 130.000 tane üyesi var. Barça bir ulusun, devlet olmak yerine ihtiyaç duyduğu bir semboldür. Bu yüzden Barcelonizm büyük bir tutkudur. Barça için işverenlerin, oyuncuların veya yöneticilerin düşünceleri önemsizdir. Barça, asıl taraftarları için ne anlam ifade ediyorsa odur. Barça'nın her yerde, her ülkede taraftarları vardır. Hatta Çin'in Tianjin kentinde bile bir Barcelona fan kulübü vardır. Ama bu taraftarların hepsi Barcelona'ya, Katalonya'ya ve Barcelona'nın başkenti olduğu bölgeye aittir. 1930'larda İspanya İç Savaşı sıralarında, El Caudillo (General Franco)'ya en çok direnen bölge Katalonya olmuştur. Barça, Katalonya'nın yüzlerce misli daha meşhur ve Katalan gurununun en önemli kaynağıdır. İspanya'yı Franco yönetirken ise tek gurur kaynağıymış. Franco koyu bir Real Madrid taraftarıydı. O yüzden Barça-Real Madrid maçlarında Nou Camp tamamen doluyordu. Franco'nun yasakladığı Katalan bayrakları stada asılıyor, maç sonunda taraftarlar, futbolcular kadar yorgun oluyorlardı. Katalonya varlığını sadece Nou Camp'ta sürdürüyordu ve Franco'nun el sürmeye cesaret edemediği tek Katalan sembolüde Barça'ydı. Susturulan bir ulusun futbola yönelmesi son derece doğal bir şeydi. Gerçi Franco öleli çok oldu ama Barça hala Katalonya'nın sembolü. İşte bu yüzden Barça, dünyanın en büyük kulübü ve yine bu yüzden Katalonya'da kutsal sayılıyor. Barcelona hala renklerinin kutsallığını bozmamak için formasına reklam almayı reddetmektedir.

Katalanların nazarında Barcelona kulübü bir kulüp olmanın ötesinde çok daha önemli bir şeydir. Madrid'in merkeziyetçiliğine karşı mücadele ruhunu ve milli bütünlüğü simgeler. Yıllarca Madrid'e karşı eğik olan başlar Barcelona'nın sayesinde yukarı kalkmıştır. 1997 Temmuz'unda Madrid'in Santiago Bernabéu Stadı'nda oynanan Barcelona-Real Betis Kral Kupası finalinden önce hoparlörlerden İspanya Milli Marşı daha sonra ise Katalonya Milli Marşı'nın çalınması milyonlarca Katalan'ı sevinç göz yaşlarına boğmuştu. Bir "kültürel başkent"te yaşamanın ayrıcağıyla daima "farklı" olan Barcelonalı taraftar, "Generalitat de Catalunya" özerkliğini, Katalan kimliğini İspanyol toplumuna dayatan bireydir. Bu anlamda Barcelona'nın kadrosu ya da kazandığı başarı, aslında o kadar da önemli değildir. Asıl önemli olan, Katalan birliğini simgeleyen tezahürattır: "Barça, Barça, Barça!" Ortaklaşa yaşanan bu deneyim öyle noktalara varır ki, örneğin, taraftarın Katalan bayrağı gibi gördüğü Barça formasına hiç reklam alınmaz, hatta, komşu takım Espanyol (Real Club Deportiu Espanyol de Barcelona), Cumhuriyet öncesini hatırlatırcasına İspanyol işbirlikçiliğiyle suçlanır. Barcelona İspanya Ligi'nde ve Avrupa'da Espanyol'un aksine hep çıkış yaşadı. Ama zaman zaman da diktatörlerin hedefi olmaktan kurtulamadı. Bunlardan birisi de 1925 yılında gerçekleşti ve o dönemdeki stadyum Les Corts, 6 ay süre ile kapatıldı. Barcelona ile bir İngiliz gemisi personeli arasındaki dostluk maçında çıkan olaylar bahane gösterilmiş ve kapatma gerçekleştirilmişti. Olay denince, iki taraf arasında çıkan olaylar değildi. Maç başlamadan önce iki ülkenin milli marşları çalınırken İspanyol Milli Marşı ıslıklanmış, Britanya Milli Marşı çalınırken ise halk ayakta alkışlamıştı. Sonuçta kulüp başkanı Joan Gamper de ülkeyi terketmek zorunda kalmıştı (1937 yılında Barcelona kulübü başkanı Joan Gamper kaçtığı ülkede Franco yandaşları tarafından öldürüldü). Ama Katalonya halkı tek yumruk olmuştu. Futbolcuların paraları tek kuruşuna kadar ödenirken, bu kaynak halkın topladığı paralarla gerçekleşiyor, bu nedenle de hiç bir A takım oyuncusu kulüpten ayrılmıyordu. Barcelona Katalonya'nın tanıtımı ve mücadelesi için çok şeyler yapmanın mükafatını, fazlasıyla almış bir ekip. Barcelonalı'lara göre İspanya'da demokrasi 1973 yılında Carrero Blanco'nun öldürülüşüyle değil, 1974 yılında Barcelona'nın Real Madrid'i Madrid'de 5-0 yenmesiyle başlar. Öyle ki Barcelona adına her sene büyük bir resim yarışması düzenlenir ve bu yarışmaya Picasso, Miro, Salvador Dali gibi resim sanatının devleri de zamanında katılmışlar. Hatta Miro'nun kendine özgün sanatıyla yaptığı Barcelona amblemi düzenlemesi muhteşem bir yapı olan Barcelona müzesinin en baş köşesinde halen yer almaktadır. "Bir kulüpten daha ötesi" olmak FC Barcelona'nın en büyük özelliğidir ve Barça ile kıyaslanacak olursa Manchester United bir üçüncü lig kulübü gibi görünür.Halen bile Barça müzesine gidenlerin sayısı Picasso müzesine gidenlerden daha fazladır. Barcelona İspanya'da bir başkaldırının takımıdır. Barcelona, Katalanlar için bir yaşam biçimidir. Barcelona iyi ise Katalanlar da iyi, Barcelona kötü ise Katalanlar da kötüdür. Çünkü Barcelona, Katalonya'nın büyük bir mücadeleyle elde ettiği hakların ve özgürlüklerin İspanya'daki en büyük temsilcisidir. Günümüzde Barça hakkında yazılan çok fazla döküman bulamayız. Hakkında yazı yazılamayacak kadar kutsal konular vardır. Bazı konular ise üzerlerinde yazı yazılamayacak kadar bayağıdır. "Barça hala üzerinde yazı yazılamayacak kadar kutsaldır." Bir Katalan'ın söylediği gibi, "Bazı insanlar da Barça'nın maçlarına, futboldan hoşlandıkları için giderler."
FC Barcelona içinde tutkunun, başarının, hayal kırıklığının ve hatta cinayetin olduğu bir film gibi. FC Barcelona bir futbol kulübünden daha fazlası, tıpkı Bobby Robson'ın burada çalıştığı dönemde söylediği gibi: "Katalonya diye bir ülke var ve bu ülkenin ordusu Barcelona!"
Bu hikayenin perde arkası şöyle; 1943'te Real Madrid en farklı kupa galibiyetini 11-1'lik skorla Barcelona karşısında almıştı. İnsanları güldüren bu skorun aslında bir açıklaması vardı. Tarih kitapları zaferi "muhteşem" kelimesiyle tanımlarken, Real Madrid'li futbolculardan "kahramanlar" diye söz ederler. Ama tarih kitaplarında ilk maçı Barcelona'nın 3-0 kazandığından ve diktatör General Franco'nun karşılaşmanın başlamasından birkaç dakika önce Barcelona soyunma odasına giderek, "Rejimin cömertliği sayesinde bugün buradasınız," dediğinden bahsedilmez. FC Barcelona'nın ruhu aslında kanla lekelenen Franco rejiminin Katalan kültürü ve dilini 40 yıldan fazla bir süre yasaklamasıyla şekillendi. Daha sonra Barcelona'nın Camp Nou'dan önceki stadyumu olan Les Corts Stadı'nda taraftarların İspanya Milli Marşı'nı ıslıklaması nedeniyle Franco, Barcelona başkanı Joan Gamper'i öldürtmüş, Barcelona'ya da altı ay ligden men cezası verilmişti

Katalanlar kendi dillerini sadece statta konuşabiliyor, nefret ettikleri diktatöre sadece Camp Nou'da arkalarını dönebiliyorlardı. FC Barcelona için kullanılan "Mas que un club!" (Bir futbol kulübünden daha fazlası) ifadesinin diğer kulüplerin sloganlarıyla karşılaştırıldığında hiç de abartı olmadığı görülür. Barça'nın eski yıldızlarından Hristo Stoichkov bir defasında şöyle demişti: "Madrid'den hep nefret ettim. Burunlarının havada oluşu beni hasta ederdi." Stoichkov, Barcelona için ölümsüz bir isim. Öyle ki, yaklaşık 1600 taraftar derneğinden ikisi onun adını taşıyor. Katalan ekibinde sadece altı yabancı oyuncu bu onura erişmiş durumda. 1970'lerdeki muhteşem futbolcu ve sonrasındaki başarılı teknik direktör Johan Cruyff adını taşıyan üç dernek var. Ladislao Kubala ve Stoichkov adına iki, Gary Lineker adına da bir dernek kurulmuş. Real Madrid'e imza atana kadar Luis Figo'nun adını taşıyan üç taraftar derneği vardı ama tahmin edebileceğiniz gibi artık yok. Barcelona'da işler bir süredir yolunda gitmiyor. Real Madrid hem İspanya'da hem de Avrupa'da Barcelona'yı çok gerilerde bıraktı. Barcelona son çıkışını 1990'ların sonunda gerçekleştirdi. 1998 ve 1999'da kazanılan şampiyonlukların ardından 2000 yılında ikinci sırayı aldı. 2001 ve 2002'de ligi üst üste iki kez dördüncü sırada tamamlayan Barcelona Şampiyonlar Ligi'ne güçlükle girebildi. Real Madrid inanılmaz paralar harcayarak rüya takımını kurunca La Primera'da iki takım arasındaki kıyasıya rekabet darbe aldı, çünkü Barcelona, Madrid ekibinin çok gerisinde kaldı. Son senelerde Valencia ve Deportivo La Coruña da en az Barcelona kadar güçlüydü, 2002-2003 sezonunda Real Sociedad bile şampiyonluk yarışında Barcelona'yı çok gerilerde bıraktı. Katalan ekibi ligi altıncı sırada tamamlayarak UEFA Kupası vizesi alabildi. Sociedad şampiyonluk için Real Madrid'le çekişirken Barcelona'nın Avrupa'nın ikinci sıradaki organizasyonuna katılabiliyor olması Katalanları çok üzmüştü. Barcelona taraftarı için bundan daha içi acıtıcı bir durum olamaz. 2002-2003 sozununda ikinci kez göreve getirildikten sonra tekrar takımdan gönderilen Hollandalı Louis van Gaal'in ardından görevi devralan Radomir Antiç'de taraftarların beklentilerine karşılık veremedi. Barcelona ait olduğu Şampiyonlar Ligi'nden uzak kalmakla sadece prestij kaybetmekle kalmadı, önemli miktarda maddi gelirden de oldu.
Barcelona'nın tarihinde Hollandalılar önemli bir yer tutar. Johan Cruyff (Bkz: Johan Cruyff) 1970'lerde önce futbolcu olarak ardından da 1990'larda teknik adam olarak dört lig ve bir de Avrupa Şampiyonluğu sevincini Katalan ekibiyle yaşadı. Luis Figo'nun aksine Cruyff adına kurulmuş taraftar kulüpleri hala hayatta. Joan Laporta başkanlığa seçildikten hemen sonra ise umutlar bir başka Hollandalı Frank Rijkaard'a bağlandı. 1992'de Wembley'deki finalde Avrupa Şampiyonu olan kadroda yer alan ve Cruyff'un çok sevdiği Txiki Begiristain'ın teknik koordinatör olarak göreve getirilmesi ile kulüpte Cruyff'un hala etkin olduğu görülüyor. Laporta'nın listesinde üçüncü isim olan Frank Rijkaard'ın ilk başlarda aranan kan olmadığı düşünülse de Barça'nın ligin ikinci yarısındaki yükselişi onun takımda kalmasına yetti. Rijkaard'ın üzerindeki baskı her geçen hafta biraz daha artıyor. Futbolculuk yıllarında AC Milan'da Marco van Basten ve Ruud Gullit ile birlikte muhteşem bir üçlüydü. Oyunculuk kariyerinde toplam 23 kupa kazandı. Peki ya teknik direktörlük kariyeri? Hollanda milli takımının başında çok başarılı bir dönem geçirdiği söylenemez. Ayrıca FC Barcelona ile 4 yıllık sözleşme imzalamadan önce çalıştırdığı Sparta Rotterdam onun yönetiminde küme düştü. Ama Barcelona'da iyi bir iş çıkardı. Geldiği sezon Barça'ya son dört sezondaki en büyük başarıyı yaşattı. Şimdi de onun yönetimindeki Barça, ezeli rakibi Real Madrid'in önünde açık ara farkla şampiyonluğa ilerliyor. Zaten Laporta'nın da, Rijkaard'a güveni tam: "Frank'i yıllardır yakından takip ediyorum ve o benim her zaman ilk tercihimdi," diyor Barcelona Başkanı.

Barcelona Camp Nou Stadyumu
Orijinal Adı: Estadio de Camp Nou (The New Land Stadium)
Kapasite: 120.000 (FIFA kurallarına göre: 98.260)
Saha Ölçüsü: 105 x 72 m
Açılış Tarihi: 24 Eylül 1957
Daha yüksek ve daha yüksek, daha büyük ve daha iyi. Barcelona şehri ile özdeşleşmiş olan bu stadyum Barcelona şehrinin en büyük simgesidir. Yapıldığı zamana göre küçük bir meblağ olmayan 66 milyon pezetasa kulübün üyeleri tarafından yaptırılan stadyum 24 Eylül 1957 tarihinde açılmıştır. Bu stat bugünkü Avrupa'nın kapasite bakımından en büyük, oyun alanı bakımından ise en geniş ikinci stadyumudur. Avrupa'da Camp Nou'dan daha büyük oyun alanına sahip olan tek stadyum Portekiz'in Benfica kulübünün maçlarını oynadığı Luz Stadyumu'dur. Camp Nou Stadyumu, Katalonya'nın başkenti olan Barcelona'ya İspanya İç Savaşı sırasında susturulan ve bu yüzden futbola yönelen Katalan halkının bir hevesi sonucu yaptırılmıştır. 1899 kurulan Barcelona Futbol Kulübü 1940'lı yıllarda maçlarını eski Les Korts'ta oynamakta iken 1957 yılında yeni stadyumuna taşınmıştır. Yeni stadyum şehrin batı kısmında bulunan çiçek ve sebze bahçelerinin yerine yapılmıştır. Büyük açılışın yapıldığı gün ev sahibi Barça ile Legia Varşova arasında bir maç yapılmıştır ve bu maçtan sonra stadın kapasitesinin 150.000 kişiye çıkarılma çalışmaları başlamıştır. 1971 yılında ise stadyumun yanına bir spor salonu (Palau Blaugrana) eklenmiştir. Kulübün basketbol, hentbol, voleybol takımları maçlarını burada oynamaktadır. Ayrıca bu salonda buz hokeyi turnuvaları da düzenlenebilmektedir. Stadyumun tam karşısında ufak bir de stat bulunmaktadır. Bir kişi bir tünel vasıtası ile Camp Nou'dan küçük stadyuma geçebilir ve bu tünel bir kö prü gibi bir caddenin üzerinden uzanmaktadır. Bu ufak stadyum 1982'de açılmıştır ve adı Mini Estad (Küçük Stat)'dır. 1980’lerin başlarında ana stadyumun belli başlı yerleri yıkılıp, yeniden inşa edildi. Üçüncü tribün yapıldı, kapasite arttırıldı ve Camp Nou 1982 Dünya Kupası'nda bir maçta ortalama 110.000 kişiyi ağırladı. Dünya Kupası açılış maçı Camp Nou'da oynandı ve bu maçta Arjantin 85.000 kişi önünde Belçika'yı 1-0 mağlup etti.
Camp Nou Stadyumu, dünya'nın her yerine dağılmış Barça taraftarlarının en büyük kıvanç kaynağıdır. Bunun nedeni de sadece stadyumun büyüklüğü değil aynı zamanda mimari dizaynıdır. O günün modern olanak ve teknolojisi Avrupa'nın en iyi futbol mabedini yapmaya olanak sağlamıştır. UEFA'nın en fazla göz önünde bulundurduğu stadyumlardan biri olan Camp Nou beş yıldızlı statlar kategorisinde bulunmaktadır. Barcelona'nın Camp Nou Stadyumu dünyanın merkezi sayılır. En üst kata çıkıpta stada bakan bir kişi bu statta Barça'yla karşılaşmaya cesaret eden her takımın, daha tünelden sahaya çıktığı andan itibaren buna pişman olacağına karar verir. Stat neredeyse bir kent büyüklüğündedir: Tam 120.000 kişi alıyor ki bu İngiltere'nin Norwich kentinin tam nüfusu demektir. Halen bile stadın genişletme çalışmaları sürmektedir. Kulüp yetkilileri, "Öyle bir an geliyor ki, en üst kattan maçı izleyen seyircilere teleskop gerektiğini anlıyorsunuz. İşte o anda tribün inşasını durdurmak zorundasınız," diye yakınıyorlar. Katalan ulusuna göre, Camp Nou stadyumu sadece bir futbol mabedi değildir. O, aynı zamanda bir ulusun uzun yıllar boyunca varlığını sürdürebildiği tek yerdir.

FC Barcelona Kulübü’nün Avrupa Kupası’nda ve 2006/07 sezonunda La Liga’da giyeceği iki yeni Nike forması Almanya’nın Frankfurt şehrinde düzenlenen bir toplantıyla tanıtıldı.
Geçtiğimiz dönem, tarihinin en başarılı sezonlarından birini yaşayan FC Barcelona’nın giyeceği her iki yeni forma da, kulübün 1990’ların başında ‘Rüya Takım’ adıyla elde ettiği başarılardan izler taşıyor.
2006’da Paris’te elde ettikleri zaferin ardından değişen yeni deplasman formasında, 1992’de Wembley’de ilk kez Avrupa Kupası’nı kazanan Barça’nın giydiği turuncu formadan esinlenildi. Evde oynadıkları maçlarda giyecekleri yeni formada da yine 1990’ları hatırlatan mavi şort ile geniş mavi çizgileri ve kırmızı şeritleri olan tişört dikkat çekiyor
Kulübün parolası olan ‘Més que un club’ (Bir spor kulübünden çok daha fazlası) yazısı, FC Barcelona’nın geleneklerine ve kimliğine olan bağlılığını göstermek için tişörtlerde yakanın içine işlendi. Kollardaki sarı ve kırmızı renkli Katalan bayrağı da şık detaylar arasında yer alıyor.
Her iki forma da, oyuncuları kuru, serin ve rahat tutan ve böylelikle performanslarına katkıda bulunan Nike Sphere Dry teknolojisi ile donatıldı

Nike Sphere Dry teknolojisi ilk kez, aralarında Brezilyalı Ronaldinho’nun da bulunduğu, Nike sponsorluğundaki sekiz milli takımın 2006 Dünya Kupası’nda giydiği formalarda kullanıldı. Bu teknoloji sayesinde forma vücuttaki teri emerek buharlaştırıyor ve bu şekilde vücudu kuru tutuyor.
Vücudun doğal serinleme sistemine ve terin buharlaşmasına yardımcı oluyor. Aynı zamanda, kumaşın iç yüzeyinde bulunan küçük çıkıntılar, formanın vücuda yapışmasını engelleyerek hava dolaşımına imkan veriyor ve formanın ciltle temasını engelliyor.
• Şampiyona Hakkında
Avrupa Kupaları'nın düzenlenmeye başladığı 1955-56 sezonuyla birlikte, 1992-93 sezonunda değiştirilen ismiyle Şampiyonlar Ligi, Avrupa Kıtası'nın en büyük hayallerinden biri ve her kulübün büyüklüğünü ispatlamak için kazanmayı umduğu bir kupa haline geldi. 49 yıldan bu yana düzenlenen ve her sene müthiş bir mücadeleye sahne olan bu turnuva farklı ülkelerden 21 farklı kulüp tarafından kazanıldı. Real Madrid, kazandığı dokuz kupayla liderlikteki yerini korurken, onu altı kez ile AC Milan, beş kez ile Liverpool ve dörder kez ile de Ajax ve Bayern Münih takip etti. Kupanın en fazla gittiği ülkeler sıralamasında ise onar kez ile İtalya ve İspanya, dokuz kez ile de İngiltere listenin başında yer alıyor. Tüm bunlara rağmen, bazen devler liginde de olaylar beklenildiği gibi gidemeyebiliyor ve aynı 2003-2004 sezonunda Porto ile Monaco arasında olduğu gibi finalde favorilerin aksine daha küçük kulüpler mücadele edebiliyor. Bu da bize turnuvada favori olmanın bir şey ifade etmediğini ve gerçekten iyi mücadele edip kupayı en çok isteyenin mutlu sona ulaşabileceğini gösteriyor. Şampiyonlar Ligi denildiği zaman, bir çok kişinin aklına hemen 'Real Madrid' gelir ve kulüp bu kupayı neredeyse kendi turnuvası olarak görür. Ama bu turnuvanın en güzel özelliği önceden tahmin edilemiyor oluşudur. Geçmişte Leeds United ve Dinamo Kiev gibi kulüpler dahi bu şampiyonada yarı finale kadar gelirlerken, Bayern Münih ve Inter gibi favori takımların gruplardan çıkamadığı zamanlar olmuştur.
• Biliyor muydunuz?
» FC Barcelona, 1955 yılından bu yana düzenlenen Avrupa kupalarına her sene katılmayı başarabilen tek takımdır.
» Barcelona, 2002-2003 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde üst üste kazandığı 11 maçla hem AC Milan'ın bu kulvarda 1993-1994 sezonunda elde ettiği 10 maçlık galibiyet rekorunu ele geçirdi, hem de AFC Ajax'ın elinde bulunan Avrupa'da art arda en çok maç kazanma rekorunu egale etti.
» Barcelona, AC Milan (1992-1993), Paris SG (1993-1994) ve Spartak Moskova (1995-1996) ile birlikte, Şampiyonlar Ligi ilk tur grup maçlarının tamamını kazanarak 18 puan toplamış olan dört takımdan bir tanesidir. Barça bu başarısını 2002-2003 sezonunda gerçekleştirmiştir.
» Barça, 2001-2002 sezonunda Liverpool ile Anfield'da oynadığı Şampiyonlar Ligi 2.tur grup maçında arka arkaya yaptığı 74 pas ile dünya rekorunun da sahibi. Daha önceki rekor 24 pasla yine Barça'ya aitti.

Adı: Johan Cruyff
Doğum Tarihi ve Yeri: 25 Nisan 1947, Amsterdam / Hollanda
Milli Maçları / Golleri: 48 / 33
Oynadığı Kulüpler: Ajax (1959-1973, 1982-1984, teknik direktör olarak 1985-1987); Barcelona (1973-1978, teknik direktör olarak 1988-1995); Los Angeles Aztecs (1979-1980); Washington (1980-1981); Levante (1981-1982); Feyenoord (1984-1985)
Başarıları: Hollanda Lig Şampiyonluğu 9 kez (1966, 1967, 1968, 1970, 1972, 1973, 1983, 1984 ve Ajax teknik direktörü olarak 1985); Hollanda Kupası 8 kez (1967, 1968, 1970, 1972, 1973, 1983 ve Ajax teknik direktörü olarak 1986, 1987); İspanya Lig Şampiyonluğu 5 kez (1974 ve Barcelona teknik direktörü olarak 1991, 1992, 1993, 1994); İspanya Kral Kupası 3 kez (1978 ve Barcelona teknik direktörü olarak 1988, 1990); Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası 4 kez (1971, 1972, 1973 ve Barcelona teknik direktörü olarak 1992); Avrupa Süper Kupası 3 kez (1972, 1973 ve Barcelona teknik direktörü olarak 1992); Dünya Kulüpler Kupası 1 kez (1972); Kupa Galipleri Kupası 2 kez (Ajax teknik direktörü olarak 1987 ve Barcelona teknik direktörü olarak 1989); Avrupa'da yılın futbolcusu 3 kez (1971, 1973, 1974)

::: Takım oyunu Barça'yı zafere taşıdı :::
Geçtiğimiz sezon, Barcelona'nın uzun bir süreden sonra tekrar uyanışı bir oyuncunun kişisel olarak gösterdiği olağanüstü çabasının bir sonucuydu. Bir yıl sonra ise, kulüp altı yıl aradan sonra ilk şampiyonluğunu yaşarken, başarının arkasında bu sefer tüm takımın gösterdiği mükemmel performans vardı.
Temmuz 2003'te, David Beckham'ın Real Madrid CF'yi tercih ederek, Camp Nou'da oynama teklifini reddetmesinden sonra, Barcelona transfere ayırdığı paranın tümünü kullanarak, Paris Saint-Germain FC'den Ronaldinho'yu transfer etti. Brezilyalı futbolcu neredeyse tek başına, dört yıl boyunca hiçbir başarı kazanamamanın verdiği derin hayal kırıklığı yüzünden Barcelona'nın tamamen param parça olmuş moralini tekrar yükseltmeyi başardı. Ronaldinho'nun yaratıcılığı, pas yeteneği ve bazen izleyenlerin hayal gördüğünü sandığı şaşırtıcı repertuvarı, değişimi hızlandıran en önemli sebeplerdi.
Onun sahada gösterdiği performansı kadar, sürekli gülen yüzü, hayata bakış açısı ve bulaşıcı hevesi, Barcelona takımındaki atmosferi kısa sürede değiştirmeye yetti. Onun mükemmel performansı kısa zamanda takımın geri kalanını da etkiledi ve Ronaldinho, geçen sezonun ikinci yarısında Blaugrana'nın 17 maçlık yenilmezlik serisine ilham kaynağı olarak, Barça'nın İspanya Ligi'ni Valencia CF'nin arkasında son dört sezonda elde ettiği en iyi dereceyle, ikinci sırada tamamlamasını neredeyse tek başına sağladı.
25 yaşındaki Brezilyalı yıldızın takımdaki varlığı, Deco, Samuel Eto'o, Henrik Larsson, Ludovic Giuly, Juliano Belletti ve Edmílson gibi kaliteli oyuncuların Camp Nou'ya gelmelerine yardımcı oldu. Önceki yılların aksine bu yıl Barcelona'da başarıya aç, aşırı azimli ve son İspanya şampiyonu Valencia'yı tahtından indirmek için üstlerine çok fazla sorumluluk düştüğünün farkında olan bir çok yetenekli futbolcu forma giydi.
Takıma sezon başında katılan isimlerden en fazla dikkat çeken isim şüphesiz ki Barça adına 24 gol atan Kamerunlu forvet Samuel Eto'o oldu. Forvetteki partneri Henrik Larsson'un Kasım ayında sakatlanıp sezonu kapamasıyla beraber, Afrika'da yılın futbolcusu seçilen Eto'o, inanılmaz hızı, yumuşak vuruşları ve rakip defanslar için bir kabus özelliği taşıyan golü koklama özelliğiyle, Barcelona ataklarına liderlik ederek, bu ağır yükü omuzlarında mükemmel bir şekilde taşımayı başardı.
Barcelona'ya katılan diğer bir yıldız Deco ise, eski kulübü FC Porto'ya yaşattığı UEFA Kupası ve Avrupa Şampiyonlar Ligi zaferlerinden sonra Katalonya'da da aynı mükemmel performansını sürdürdü. Portekizli, üstün yeteneği ve güçlü şutlarını, çok iyi oyuncularda bile nadir olarak görülebilecek şekilde top kazanma yeteneği ve kararlılığı ile birleştirdi. 1999'da şampiyon olan takımdan tek kalan isim olan Xavi Hernández, Ronaldinho'nun yanında gittikçe daha da gelişti. Giuly ise sağ kanatta gösterdiği olağanüstü performansla Barça ataklarında en fazla öne çıkan isim oldu.
Geride ise, takımı sürekli ateşleyen kaptan Carles Puyol ile defansta güven veren Rafael Márquez müthiş bir ikili oluşturdular ve kalede genç Víctor Valdés, yaşına göre gösterdiği inanılmaz performansla Andoni Zubizarreta'nın halefi olduğuna herkesi inandırdı. Giovanni van Bronckhorst ve Brezilyalı milli futbolcu Belletti ise, Barcelona'nın ligi en iyi defansa sahip takım olarak bitirmesinde çok büyük rol oynadılar.
Herşeyden daha etkileyici olan ise, takımın şekliydi ve antrenör Frank Rijkaard, takımın şampiyonluk umutlarına sürekli darbe vuran ve bitmek bilmeyecek gibi görünen bir dizi sakatlığın üstesinden başarıyla geldi. Önce çok yönlü iki oyuncu Gabri García ve Edmílson ardından da Thiago Motta ile Larsson ciddi diz sakatlıkları yüzünden şampiyonanın henüz başlarında sezonu kapatmak zorunda kaldılar. Ama onların yerine takıma dahil edilen genç oyuncular, beklentilerin üstünde bir performans sergilediler.
Orta sahada görev yapan Andrés Iniesta, defansın ortasında oynayan Oleguer Presas ve sağ kanatı savunan Damiá Abella Pérez gibi yetenekli genç oyuncular sayesinde Barça'nın geleceği, önümüzdeki uzun yıllar boyunca güvenli ellerde olacakmış gibi gözüküyor.
"Dünyanın her yerinde futbol izledim, oynadım. Ama Katalan halkının Barcelona'sının üzerine titrediği gibi bir sevgiyi kesinlikle görmedim." (Johan Cruyff)

Johan Cruyff tüm zamanların en iyi futbolcusu olarak kabul ediliyor ve bundan bir şüpheniz varsa oyuncu olarak meziyetlerinize bakmanız yeterli. CV'si zaferler ve kişisel başarılarla dolu. 1969 ve 1977 yılları arasında Hollandalı daima Avrupa'nın en iyi yedi oyuncusu arasında yer aldı ve sadece Franz Beckenbauer buna denk. Johan, Ajax'ta birçok iyi futbolcu ile beraber büyüdü ve yetişti. Hollandalı'nın futbol anlayışı, herkesin güçlü olduğu kadar teknik ve takımda her pozisyonda oynamaya hazır olması bir ideoloji gibi yükseldi. Fakat hiç kimse Johan Cruyff gibi komple bir futbolcu değildi. O tam bir Bay Futbol'du. Cruyff'un annesi kulübün antreman kompleksinde temizlikçi olarak çalışıyordu ve 12 yaşındaki Cruyff'u genç takıma almaları için teknik direktörleri ikna eden de oydu. Genç Johan herkesi etkilemiş ve 19 yaşında başlama vuruşunu yapmıştı. Macaristan'a karşı iki yıl sonra ilk defa yer aldığı Hollanda takımında olduğu gibi ilk maçında gol atmıştı. Cruyff giderek daha iyi oldu ve mükemmel bir teknik, sürat ve denge geliştirdi. Ajax, Hollanda'nın amatör bir kulübü olmaktan, Avrupa'nın en iyi takımı olma yolunda bir değişime girdi. 1971'de Avrupa Kupası finallerine ulaştı ve bu durumda Panathinaikos'un hiç şansı yoktu. Ertesi yıl finalde Inter'e karşı iki golü atan isim yine Cruyff'tu. Juventus'a karşı oynanan mükemmel maçta Ajax, herşeyin ötesinde Cruyff üçlemesiyle gündemdeydi. Bu Avrupa zaferleri 1974'te Batı Almanya'daki Dünya Kupası'nda Hollanda'nın favori olmasına yardım etti. Ancak Hollanda zaferi gerçekleşmedi. Franz Beckenbauer'in başında olduğu Batı Almanya kendi ülkesindeki Dünya Kupası'nı kazandı ve Cruyff büyük bir zafer kazanmadan Hollanda kulübünü bıraktı. Onun yerine Katalanların ligi kazanmalarını garantileyerek Barcelona'ya tranfer oldu. 1970'lerde Barcelona'da oynayan Cruyff, 1988'de takımın başına teknik direktör olarak geri döndü. Barcelona artık onun ikinci evi oldu. Onu sık sık kent sokaklarında motosikletiyle dolaşırken görebilirsiniz. Cruyff ailesi de Katalanlar kadar iyi ama herşeye rağmen aile reisi Johan Cruyff, Katalanca'yı bir türlü öğrenememiş. Hatta İspanyolcası bile o kadar iyi değil.
Cruyff, Barça'daki ilk gününde o zamanki Başkan Nunez'e (İspanyolca olarak): "Soyunma odası sadece bana ve futbolculara aittir" demiş. Başkan boş yere itiraz etmiş. Ancak belki de ilk defa, bir Barça antrenörü, yönetim kurulunu yenilgiye uğratmış. Günlük olarak yayınlanan ve hemen hemen tüm sayfalarını kulübe ayıran, eski Barça Başkanı Joan Gaspart'ın çıkardığı Sport gazetesinden Pilar Calvo, "Cruyff'un kazanmasının nedeni futbolculuk kariyeriydi," demişti. "Venables Barcelona'ya geldiğinde bir hiçti. Menotti'nin adı vardı ama kişilik olarak yönlendirilmeye, Cruyff'dan çok daha eğilimliydi. Cruyff hiç bir zaman uzlaşmaz. Her zaman "Ben hem maddi açıdan hem de özel hayatımda kulüpten çok daha iyi durumdayım," der ve canı istediği zaman istifa edebileceğini çok iyi bilirdi. Cruyff dışında başarılı olan bir diğer Barça teknik direktörü Helenio Herrera da yöneticileri dışarda tutmayı başaran güçlü bir insandı. Ama Avrupa şampiyonluğunun sadece Cruyff döneminde kazanılmış olması onu üzüyordu. Yukarıda belirtilenler gibi, Cruyff sadece oyuncu olarak değil teknik direktör olarak da en iyilerden biriydi. Ajax ve Barcelona'yı muhteşem zaferlere taşıdı fakat en büyük başarısı 1992'de Sampdoria karşısında oynanan maçın ardından gelen Avrupa Kupası'ydı. Kalp problemleri ve bir de kalp krizinin ardından Cruyff futboldan emekli olmak zorunda kaldı ve spor yorumculuğuna başladı. Ancak kimse uzun, süratli ve teknik golcünün amatör bir takımı Avrupa'nın en iyi takımlarından biri haline getirdiğini ve Katalanları tek başına dünyanın zirvesine taşıdığını asla unutmayacak.
Cruyff 'a göre Barcelona dünyanın en "uçuk kaçık" kulübüymüş. Onun bu konudaki iddiasına göre; Barcelona'ya biraz bulaşıp da "kafayı yemeyen" bir kişinin olabileceği düşünülemezmiş. Dünya'nın en çılgın kulübü hangisi sorusu üzerine konuşan Cruyff diyor ki: "... Bu sorunun cevabı, hiç düşünmeden Barcelona'dır. Düşünün bir... Kulübün yönetim kurulu, bir başkan, dokuz başkan yardımcısı ve 86 üyeden oluşuyor. Takım deplasmana giderken refakat edecek dört yönetici, 86 ismin bir torbaya konulup, çekiliş yapılmasıyla tespit edilebiliyor. Kulüp üye sayısı ise 130.000. Bu sayıya Katolik dünyasının bir numaralı ismi Papa da dahil. Kulüp, bir mevsim "iflasın eşiğinde" denirken, diğer mevsim, dünyanın en zengin kulübü olabiliyor. Taraftar, Barcelona'ya ait dokuz benzin istasyonu dışında hiçbir yerden -yolda kalma pahasına- benzin almıyor ama bu benzinin kötülüğü yüzünden kulüp yöneticisine küfrediyor. Açıkçası, Barcelona kulübü, aklın delilikle flört ettiği, muhteşem bir kulüptür..."
"37 yaşında son maçıma çıktığım günü unutamıyorum. 1984 Mayıs'ında Feyenoord forması ile Zwolle karşısındaydık. O maçta şunu fark ettim: Futboldan aldığım zevk hiç değişmemişti; hâlâ, çocukken sokaklarda top oynarken aldığım zevki alıyordum." (Johan Cruyff)
Barça ve Türk Takımları
Barça, 1990-91 sezonundan bu yana karşılaştığı Türk takımları karşısında bugüne kadar çok parlak bir performans gösterdi. Barça, Türk takımları ile oynadığı 12 maçta 7 galibiyet 3 beraberlik ve 2 de yenilgi aldı. Türk takımları Barcelona'yı Camp Nou'da hiç mağlup edemezken buna yaklaşan tek takım Galatasaray oldu. Bilindiği gibi Galatasaray, 2001-2002 sezonunda Camp Nou'da 2-0 öne geçmesine rağmen üstünlüğünü koruyamamış ve sahadan 2-2 beraberlikle ile ayrılmıştı. Bu skorla Galatasaray Camp Nou'dan puan çıkaran tek Türk takımı olmuştu. Camp Nou'dan puan çıkarmaya yaklaşan bir başka Türk takımı olan Fenerbahçe ise son dakikada Rivaldo'nun harika frikiğine engel olamamış ve sahadan 1-0 yenik ayrılmıştı. Ayrıca Fenerbahçe, Barcelona ile karşılaşıp onu mağlup edemeyen tek Türk takımıdır.
Barcelona'nın Türk takımlarıyla oynadığı maçlar ve sonuçları şöyle:
1990-91 Sezonu (Avrupa Kupa Galipleri Kupası):
Trabzonspor-Barcelona: 1-0
Barcelona-Trabzonspor: 7-2
1993-94 Sezonu (Avrupa Şampiyonlar Ligi):
Galatasaray-Barcelona: 0-0
Barcelona-Galatasaray: 3-0
1994-95 Sezonu (Avrupa Şampiyonlar Ligi):
Barcelona-Galatasaray: 2-1
Galatasaray-Barcelona: 2-1
2000-01 Sezonu (Avrupa Şampiyonlar Ligi):
Beşiktaş-Barcelona: 3-0
Barcelona-Beşiktaş: 5-0
2001-2002 Sezonu (Avrupa Şampiyonlar Ligi):
Fenerbahçe-Barcelona: 0-3
Barcelona-Fenerbahçe: 1-0
Barcelona-Galatasaray: 2-2
Galatasaray-Barcelona: 0-1
2002-2003 Sezonu (Avrupa Şampiyonlar Ligi):
Galatasaray-Barcelona: 0-2

İspanya'nın en kozmopolit ve ekonomik bakımdan en hareketli şehri olan Barcelona, İspanyol kıyılarının kuzey doğusunda, Akdeniz'in kıyısında yerleşmiştir. Mimari açıdan dünyada bir eşi daha bulunmayan Barcelona, Avrupa'nın taşrası İspanya'nın en batılı, en çağdaş kentidir. Adeta İspanya'nın modern yüzüdür Barcelona. 1992'de düzenlenen olimpiyatlardan sonra baştan sona yenilenen Barcelona, ultra modern binaları, dev bulvarları, sanat eserleriyle dolu meydanları ve Akdeniz sıcakkanlılığını taşıyan insanlarıyla, mutlaka görülmesi gereken bir kenttir. Tıpkı insanlar gibi şehirlerin de enerjileri vardır. Neşeli, deli dolu, hareketli ya da soğuk, hüzünlü, yorgun gibi sıfatlarla söz edebiliriz onlardan. Bazı şehirler tarihin yüzyıllar boyunca üst üste koyduğu birikimi yorucu bir yük gibi taşırlar. Kuzey Avrupa'nın birçok şehri böyledir. Kimileriyse enerji doludur, yenilenmenin ve ilerlemenin tadını alırsınız onlardan. Sanatçılar düşlerini hayata geçirir bu şehirlerde. İşte Barcelona, bu ikinci kategoride yer alan bir şehirdir. Son yıllarda neredeyse tamamen yeniden yapılanan Barcelona, modern çehresiyle çevresine ışıl ışıl göz kırpıyor ve geleceğin önemli Avrupa merkezlerinden biri olmaya hızla ilerliyor.
Kendine özgü kültürü ve güzelliğiyle ün yapan Barcelona, dünyadaki nüfus yoğunluğu en yüksek olan kentlerden biridir. Yaklaşık dört milyonluk nüfusuyla Barcelona, Katalonya Özerk Bölgesi'nin (Generalitat de Catalunya) başkentidir. 1978'de yeni anayasa uyarınca özerk hale getirilen Katalonya yedi milyonluk bir nüfusa sahiptir ve bölgede Barcelona'yla birlikte Girona, Lerida ve Tarragona illeri yer alır. Katalonya halkı kendi içinde bir parlamentoya ve İspanyolcadan farklı bir dile sahiptir. İspanya'nın en büyük sanayi merkezi durumunda olmasına ve İspanya sanayisinin yüzde yirmisini barındırmasına rağmen bu dil farkı yüzünden Barcelona'nın nüfusu her zaman Madrid'den daha az olmuştur. Bugün Katalan halkının yaşam standartı İspanya ortalamasının iki buçuk kat üzerindedir. Ayrıca Barcelona, İspanya'nın en büyük liman kentidir. Yaklaşık dört milyonu bulan nüfusuyla Barcelona, modernleşme arzusu, en son uluslararası eğilimleri takip etme özelliği ve bunların başını çekmesiyle her zaman kendini kanıtlamıştır. Avrupa'nın Paris'ten sonra en popüler ikinci, dünyanın ise New York ve Paris'ten sonra en popüler üçüncü şehri olan Barcelona, ayrıca gidilecek en iyi şehirler sıralamasında Sydney, New York ve Londra'dan sonra dördüncü sırada yer almaktadır. 1992'nin unutulmaz Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği yapan Barcelona şaşılacak bir şekilde eskiyi ve yeniyi yani geçmiş ve geleceği harmanlar.
Şehir birçok ilgi çekici yeri barındırır. Bunların başında da gece hayatının çok renkli yaşandığı, Barcelona'nın en karakteristik caddesi Las Ramblas gelir (Yandaki resimde Las Ramblas görülmektedir). İspanya'nın ünlü şairlerinden Federice Garcia Lorca'nın, "Dünyada sona ermesini istemediğim tek cadde" dediği Las Ramblas benzerlerinin aksine oldukça büyük bir caddedir. Kaba bir gözlemle, İstiklal Caddesi'nin dört-beş katı genişliğinde ve beş-altı katı uzunluğunda bir cadde olan Las Ramblas, geniş kaldırımları, ağaçlar altındaki bankları, kitap, gazete, el sanatı ürünleri, özellikle de başta kuşlar olmak üzere ev hayvanları ve çiçek satılan dükkanları, ressam ve performans sanatçılarıyla sadece yayaların kullanımına açık sevilen bir gezinti alanıdır. Ayrıca Las Ramblas'ın üzerinde Barcelonalı'ların suyundan bir kez içenin Barcelona'yı bir daha terkedemeyeceğine inandıkları Rambla Canaletes adında demir bir çeşme, Barcelona Modern Sanat Galerisi, Virreina Sarayı, San Joseph Pazarı, ünlü opera evi Gran Teatre del Liceu ve neredeyse bir asırdır kullanılan ve bir hayli ünlü olan Cafe de I'Opera bulunmaktadır. Bazıları için Barcelona'nın sadece Las Ramblas'tan ibaret olması boşuna değildir. Limandan başlayarak yürüdüğünüz Las Ramblas'ı boydan boya geçerek yukarı doğru çıktığınızda ise şehrin kalbinin attığı bir meydanda bulursunuz kendinizi. Katalonya Meydanı, Barcelona hakkında ilk gerçek fikirlerinizin oluşmaya başladığı yerdir. Burası bahçeleri, oturma yerleri, çeşmeleriyle hem turistlerin hem de yerli halkın dinlendiği bir merkezdir. Meydanın batı tarafındaki Café Zürih ise şehrin geleneksel ve ünlü buluşma yerlerinden biridir.
• Şampiyona Hakkında
İspanya Ligi'nin başladğı 1928-29 sezonundan bu yana, sadece on bir farkli takım bu şampiyonada mutlu sona ulaşmayı başarabildi. Geçmişten günümüze hızlı bir dönüş yaparsak, La Primera hala dünyanın kazanılması en zor turnuvalarından biri olma özelliğini taşıyor. Dünyanın bir çok yıldızını kadrosunda bulunduran Real Madrid'in 2003-04 sezonunda şampiyon olamaması bu ligin zorluğunun sadece ufak bir ispatı. Bununla birlikte, İspanya Ligi Avrupa'nın ilk şampiyonunu çıkarma başarısını da gösterdi. Bilindiği gibi Avrupa Şampiyonlar Ligi'nin ilk defa düzenlendiği 1955 ile 1960 yılları arasında Real Madrid üst üste beş kez şampiyon olarak tekrarlanması çok zor olan bir başarıya imza atmıştı. Eğer İspanya Ligi için bir film yapılmaya kalkışılsaydı, ona orijinal bir isim bulmak gerçekten çok zor olurdu. Çünkü La Primera gerçekten olağandışı futbolcuların ligidir. La Liga, yalnızca UEFA'nın belirlediği en iyi liglerden biri olmakla değil, aynı zamanda Zidane, Beckham, Figo, Ronaldo, Deco ve Ronaldinho gibi uluslararası yıldızlara ev sahipliği yapmakla da övünür. Ama görünüşe bakılırsa, Real Madrid ve Barcelona sınırsız transfer bütçelerine sahip olmalarına rağmen, bu onları her zaman başarıya götürmüyor. 2003-04 sezonunda Real Madrid ve Barcelona'ya göre daha ufak bir bütçe ile mücadele eden Valencia'nın üç sezonda iki şampiyonluğa ulaşması bu gerçeği adeta doğrular nitelikteydi. İspanya'da takımlar ve taraftarlar bir gerçeği çok iyi biliyorlar: 'Burası La Liga. Burada zafer asla savaş bitmeden kazanılmaz!'
• Biliyor muydunuz?
» Barcelona, La Liga'da 2005-2006 sezonunun sonuna kadar 4781 gol kaydetti.
» Barça, yurt dışından oyuncu getirme konusunda dünyanın ilk kulübüdür. FC Barcelona, 1950'lerde bir dönem aynı sezonda yedi ayrı kıtadan yirmi oyuncuya forma giydirmiş. İspanya Futbol Federasyonu bu duruma fazla dayanamamış ve 1960'larda bir ara yabancı oyuncu ithalini yasaklamış. Kulübün kurulduğu yıl olan 1899'da bile Barça'da dört yabancı futbolcu görev yapıyordu: "Harris, Parssons, Wild ve Witty."
» Barcelona, La Liga tarihinin en farklı yenilgisini alan takımdır. 1930-1931 sezonunda Athletic Bilbao'ya 12-1 yenildiler. Ayrıca Barça, 1940-1941 sezonunda Sevilla'ya 11-1 yenilmekten kurtulamadı.
--------------------------------------------------------------------------------
İspanya Lig Şampiyonluğu (18 kez)
1929, 1945, 1948, 1949, 1952, 1953, 1959, 1960, 1974, 1985, 1991, 1992, 1993, 1994, 1998, 1999, 2005, 2006
--------------------------------------------------------------------------------
İspanya Kral Kupası / Copa Del Rey (24 kez)
1910, 1912, 1913, 1920, 1922, 1925, 1926, 1928, 1942, 1951, 1952, 1953, 1957, 1959, 1963, 1968, 1971, 1978, 1981, 1983, 1988, 1990, 1997, 1998
--------------------------------------------------------------------------------
İspanya Süper Kupası (6 kez)
1984, 1992, 1993, 1995, 1997, 2005
.
|
|
|
 |
|